300 Bin Yıllık Geçmişi Olan Modern İnsan, Neden Son 10 Bin Yıla Kadar Tarım Yapmadı?
Homo Sapiens olarak adlandırılan günümüz insanının antropolojik verilere göre yaklaşık 250-350 bin yıldır var olduğunu biliyoruz. Peki insanlar yaşamlarının neden %95’inden fazlasını avcı toplayıcı olarak yaşamayı tercih etti?
Modern insan, varlığının başlangıcından beri tarım yapmadı, büyük yerleşim yerlerinde yerleşik bir hayat yaşamadı veya karmaşık güç hiyerarşileri oluşturmadı. Yaklaşık 10 bin yıl öncesine kadar küçük gruplar halinde avcı toplayıcı olarak göçebe bir hayat yaşadı. Sonra, birden bu göçebe hayatı bırakarak tarım yapıp yerleşik hayat sürmeye başladı. Peki ama neden? Atalarımızı, serseri mayın gibi oradan oraya gezmekten, özgür ruhlu kimliğinden, sadece avlanarak beslenme biçiminden ne alıkoydu?

İnsanların tarıma geçişinin nedenleri hala kesin olarak bilinmiyor. Ancak yapılan bir araştırmaya göre besin olarak kullandıkları hayvanların giderek tükeniyor olması, onları farklı gıda alternatifleri bulmaya ve tarım yapmaya zorunlu kılmış olabilir. Yani bir nevi, insanın kendisinden başka canlıları da yok etme eğilimi, ya sonunda kendisinin de sonunu getirecekti ya da kendini avcılık yerine tarıma adayacaktı denilebilir. İşte insanın kültürel gelişimi de, avcı toplayıcılığı bazı nedenlerle bırakmak zorunda olup, ekip biçmeye geçmesiyle başlar. Burada tesadüf olamayacağını, belki de önemli ölçüde tarıma geçişlerinin nedeni olduğunu sorguladığımız olgu ise insanların tarıma geçişiyle, son buzul çağının dev hayvanlarının neslinin tükenmesinin aynı döneme denk gelmesidir.
Avcı Toplayıcı Olmayı Özellikle Tercih Etmişlerdi.
Atalarımız bundan 300 bin yıl önce de bizlerle benzer zeka yapısına sahiptiler. Yani avcı toplayıcılığı tarım yapmayı bilmediklerinden ya da yetenekleri dışında kaldığından yapmamış değillerdi. Avcı olmayı, hayvanları yiyerek beslenmeyi, göçebe yaşamayı, tarıma tercih etmişlerdi. Tarım yapmak zaman ve emek alıcıydı, yerleşik düzen gerektiriyordu. Yerleşik düzen ve gıda stoğu ise dışarıdaki aç yabancı gruplara karşı savunmasızlık anlamına geliyordu. Mevsimler tarım için o kadar da elverişli değildi. Bir ekini bugün ekip yarın yiyemezlerdi. Oysa ki sabah avladığı hayvanı, en geç akşamında mükemmel bir yemeğe dönüştürebiliyorlardı. Kısacağı her yönüyle avlanmak çok avantajlıydı. Evet, şu günlerde nesilleri tükendiği için ancak fosillerinden kendileriyle tanışma fırsatı bulduğumuz mamut, at, geyik, tembel hayvan gibi devasa boyutlardaki antik canlılar, avcı toplayıcı dönemin insanlarının en büyük besin kaynaklarıydılar.

Avcı toplayıcı insanlar yıllarca büyük hayvanların etiyle beslenmişti.
Yaklaşık 10-12 bin yıl önceki son buzul çağının sona ermesiyle birlikte yaşanan global hava değişimi muhtemelen tarıma geçişi kolaylaştırmıştı. Havalar ısınmış, yağışlar artmış, mevsimler daha uzun soluklu stabil hale gelmişti. Böylelikle daha çok toprak, daha kolay tarıma uygun hale gelmişti. Ancak verilere göre modern insan, tarihinde daha önce de global ısınma yaşamış ancak değişen hava koşulları onu tarıma itmemişti. Dolayısıyla 10 bin yıl önceki tarıma geçişin ana nedeni sadece hava koşullarının iyileşmesine bağlanamazdı. Afrika’dan Homo Sapiens’in çıkışı ve dünyanın farklı kıtalarına yayılmaları da çok daha önce gerçekleşmişti. Yani yaklaşık 10 bin yıl öncesine kadar insanoğlu dünyanın dört bir köşesinde hükmünü sürüyor olmasına rağmen tarıma hiç bir yerde geçmemişti. Bu durumda insanın tarıma geçişinin muhakkak, fazlasıyla avladığı hayvanların sayısının giderek azalmasıyla ilgisi olmalıydı.

İnsanların besin kaynağı olan devasa hayvanlar, yavaş ürüyorlardı ve küçük hayvanlara göre çok daha az sayıda yavruluyorlardı. Avcı toplayıcı insanlar, ana besin kaynakları olan bu hayvanları, soylarının devam edebilmesine imkan tanımayacak şekilde çok avlamış olmalıydılar. Günden güne sayıları azalan bu hayvanlar sona yaklaşıyor olmalıydılar. İnsanlar muhtemelen gün geçtikçe avlayacak hayvan bulma problemi yaşamaya başlamışlar ve alternatif besin kaynağı olan tarım ile daha çok insanı doyurabileceklerini anlamışlardı. Artık başka çare kalmamıştı. Yerleşik hayata geçmenin, toprağı işlemenin ve kök salmanın zamanı gelmişti.
ANTİK YAZAR’IN YENİ ROMANI YAYIMLANDI!
Yazarın Polisiye / Gizem türündeki romanı KUZGUN, Yediveren Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Yazar romanında gizem öğelerini yaratırken özellikle Mitoloji’den ve Antik Anadolu Medeniyetleri’nden yararlanmıştır.

Kitabı satın almak için aşağıdaki satış noktalarından tercih ettiğinizin üzerine tıklayarak web sitesindeki ilgili sayfaya ulaşabilirsiniz.
D&R, Kitapyurdu, Idefix,
Pandora, Babil, Kidega,
BKM Kitabevi, Sözcü Kitabevi,
Kitap Koala, Okuoku, Kitapseç
Kitapzen, Eganba, Odakitap
Kitabın tanıtım bültenini ve videosunu aşağıda bulabilirsiniz.
KUZGUN
Tanıtım Bülteninden…
Londra’nın göbeğinde peş peşe işlenen cinayetlerin ardındaki izleri takip eden Cinayet Masası dedektifleri, önce Yunanistan’a sonra da Türkiye’ye uzanan macera dolu bir kovalamacanın içinde, tarihin ve mitolojinin büyülü dünyasının kapılarını aralarlar.
Onlar katile yaklaştıkça, tarihin üstü örtülen gerçekleriyle yüzleşecekler ve bir antik çağ uygarlığının izlerini süreceklerdir. Britanya Müzesi’nden çıkıp Osmanlı İmparatorluğu’na kadar giden sırlar ortaya çıktıkça, kadim Likya Uygarlığı’nın topraklarına yapılan ve Patara’ya kadar ulaşan yolculuk derin bir anlam kazanacaktır.
Geçmişteki sırları ve olayların gizemini çözerken önlerine çıkan tehlikelerle dolu yol, onları bir taraftan katile yaklaştırırken diğer taraftan tüm Avrupa’da yaşanacak olan bir çok tartışmanın da başlangıç noktası olacaktır.